31 Mayıs 2021

Eğitim-iş Sendikası, MEB’in telafi eğitim açıklamasına tepki gösterdi

ile Maksut Balmuk

MEB’in telafi eğitimi açıklamalarına Eğitim-İş Genel Özlük Hukuk Sekreteri Maksut Balmuk, “Tüm müfredatı verdiysek neyi telafi ediyoruz?” değerlendirmesinde bulundu.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, telafi eğitimine ilişkin sosyal medya hesabından “Haziran ayı itibarıyla başlayacağımız çalışmalar 2021-2022 eğitim yılını da kapsayacak” dedi. MEB Personel Genel Müdürü Ömer İnan ise 2 Temmuz sonrasında başlayacak olan telafi eğitimin “yaz dönemi” kapsamında, “isteyen öğretmen ve öğrenciler için imkânlar oluşturduklarını, öğretmenlerin bu programlarda öngörülen ders saati üzerinden görev alabileceklerini” kaydetti. MEB’in telafi eğitimi açıklamalarına tepki gösteren Eğitim-İş Genel Özlük Hukuk Sekreteri Maksut Balmuk, “tüm öğrencilere tüm müfredatın verildiğinin ve sınavlarda tüm müfredattan sorumlu tutulacaklarının” söylendiğini ancak bir yandan da telafi eğitiminden söz edildiğini aktararak, “Tüm müfredatı verdiysek ve hepsinden sorumlu tutuyorsak neyi telafi ediyoruz? Sözde tüm müfredatı verdik ama herkese verebildik mi?” sorularını yöneltti.

“EBA’dan takip, canlı derse katılmak, okul açıkken okula gelip gelmemek, EBA TV izlemek, sınava girmek, hangi döneme göre sınıf geçeceği, telafi eğitimi, yaz okulu keyfe bağlı” diyen Balmuk, “Böylece çocuklarımızın ve bunun sonucu olarak ülkenin geleceğini de kadere bırakıyoruz” ifadelerini kullandı.

Sıcak havaların başladığı, çocukların büyük kısmının memleketlerine, bir kısmının tarım işçisi anne ve babaları ile çalışmaya gittiği süreçte çocukların okula gitmesini beklemenin hayal olduğunu vurgulayan Balmuk, özel okulların bu süreçte uzaktan ya da yüz yüze eğitime kesintisiz devam ettiğini, Kuran kursları ve hafızlık eğitimlerinin de sürdüğünü kaydetti.

 

Maksut Balmuk

Kaynak: https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/egitim-is-sendikasi-mebin-telafi-egitim-aciklamasina-tepki-gosterdi-1840535

 

Açıklamanın Tamamı:

Eğitim’de Keyfe Keder Kader Dönemi

Bakan Ziya Selçuk dün sosyal medya, “Eğitimde telafi uygulamasına hazırız. Büyük ve kapsamlı bir telafi süreciyle akademik, sosyal duygusal ve fiziksel alanda olumsuz etkileri ortadan kaldıracağız. Haziran ayı itibarıyla başlayacağımız çalışmalar 2021-2022 eğitim yılını da kapsayacak.” Şeklinde paylaşım yaptı.

Daha önce de;

“Yazın dileyen veliler çocuklarının matematik kampı, kursu ya da yaz okulları ya da televizyondaki destek çalışmaları ve EBA internetteki aktivitelerle desteklenmesi konusunda yüzlerce etkinlik görecekler.” demiş ve okulların da 02 Temmuz 2021’de kapanacağını belirtmişti.

Bunları ve daha önce duyduklarımızı alt alta koyup düşündüğümüzde Haziran ayında telafi eğitimi sürecinin başlamasıyla zaten kapanmış olan 2020-2021 ders yılı da kapanmış olacak.

Neyin telafi edeceğiz?

Bir taraftan biz tüm çocuklarımıza tüm müfredatı verdik, vereceğiz ve hepsinden sorumlu tutacağız deniliyor diğer taraftan telafi eğitiminden söz ediliyor?

Tüm müfredatı verdiysek ve hepsinden sorumlu tutuyorsak neyi telafi ediyoruz? Evet sözde tüm müfredatı verdik ama herkese verebildik mi? Kaç kişiye verebildik?

Ne diyordu sayın bakan: EBA var, canlı dersler var, yüz yüze olanlar var, EBATV kanalları var, isteyen istediği yerden alabiliyor eğitimi(!) (eğitim değil de öğretimi desek dahi iyi sanırım). Var da nasıl var, kime, ne kadar var?

Bunları da koyduk bir kenara eğitimin olmazsa olmazı ölçme yok o olmayınca değerlendirme de yok.

Emin olunuz ki Haziran ayı içerisinde başlayacak telafi eğitimi süreci de isteğe bağlı olacaktır.

Keyfe keder eğitim

EBA’dan takip keyfe bağlı,

Canlı derse katılmak keyfe bağlı,

Okul açıkken okula gelip gelmemek keyfe bağlı,

EBATV izlemek keyfe bağlı,

Sınava girmek keyfe bağlı,

Hangi döneme göre sınıf geçeceği keyfe bağlı,

Telafi eğitimi keyfe bağlı,

Yaz okulu açılacakmış keyfe bağlı

Çocuklarımız pandemi yokken çok mu mutlulardı, okullara gitmek içini can mı atıyorlardı? Çok mu sevdirmiştik okulları ki her şeyi keyfe keder yapıp olumlu sonuç bekledik. O kadar çok seviyorduysa çocuklarımız okulları, neden kar tatili için valilere twit atıyorlardı? Tatil oldu diye neden çok seviniyorlardı? Bizim en büyük eskiliğimiz değil mi okulları, eğitim öğretim sürecini sevilen, özlenen, sabah uykudan seve seve fedakarlık yapılan bir hale getirememek. Sanatı, sporu, sosyalleşmeyi içinden çektiğimiz hatta küçük yaşta bile akademik başarıları yani öğrenmeyi ön plana koyduğumuz eğitim sistemini sevmelerini beklemek hayal değil mi? Çocuklarımızı ne kadar sosyalleştirebiliyoruz? Ne kadar özgürleştirebiliyoruz? Eğitim-Öğretim deyip sadece öğretimde sıkıştırmıyor muyuz?…

Hal böyle iken bir de keyfe keder yaparak yönetirseniz süreci o zaman yapılan hiçbir şeyin anlamı kalmıyor. Böylece çocuklarımızın ve bunun sonucu olarak ülkenin geleceğini de kadere bırakıyoruz.

Böyle Yapmakta tabii ki bakanlık haklı(!)

Çocuklara fırsat eşitliğinin sağlanamadığı,

Okul açıkken (naske, mesafe, temizlik) tedbirini alamadığı,

Öğretmenini, eğitim çalışanını öncelikli aşılayamadığı,

Kapalı iken PC, İnternet sağlayamadığı,

Okul öncesine eğitim değil de çalışan anne babanın çocuğunu bırakacağı yer olarak bakıldığı,

Ekonomik olarak desteğin olmadığı,

Bu süreçte elbet ki zorunlu tutamazdı çocukları.

Fakat eğitim zorunluluktan öte her birey için evrensel bir haktır ve devletin asli görevidir.

Anayasanın birkaç hükmünü hatırlatalım mı buradan bir kez daha?

“Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.”

“Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.”

“İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır.”

“Devlet, maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar.”

Hangisine uygun hareket ettik? Cevabı da söyleyelim “hepsine ama hiç birine”

Bakanlık okulları zaten kapatmıştı;

–          Devam sorunu yok çocuklar(derse, canlı derse gelmese de) devamsız sayılmayacaksınız,

–          Sınavlara ister girin istemezseniz girmeyin,

–          …

Dediğinde zaten kapatmıştı.

Bunun anlamı şuydu “hiçbir şey yapamıyorum elimde imkan yok ne yaparsanız yapın sizin yaptığınıza saygımız var.” Bunu da sağlığınızı düşünüyoruz adı altında yaptı.

Devletin görevi sadece her öğrenciye imkan ve fırsat eşitliği sağlamak değil aynı zamanda sağladığı imkanları mutlaka kullanması için de tedbirler almaktır. Evet evinde hastası olan, ya da kendisi hasta olan çocuğa zorla okula gel denilemezdi ama devlet bu durumdaki çocuğun da eğitimini sağlamak ve takip etmek için tedbir almak zorunda olduğu gibi bu durumda olmayana dahi okula gelme diyemez/dememeliydi…

Telafi eğitimi

Bakan Selçuk telafi eğitim programı açıklayacaklarını hatta 2021-2022 eğitim öğretim yılında yapılacakları da planladıklarını belirtiyor sosyal medyadan?

Sayın bakan öncelikle pandeminin yaşandığı 2018-2019 eğitim öğretim yılının ikinci dönemi ve 2020-2021 eğitim öğretim yılının tamamında eksikliklerimizi tespit etmemiz gerekmez mi? Bu tespit olmadan neyi telafi edeceğiz? Bunu tespit etmek için tren kaçmadı mı? Çocuk isterse Matematik alacak isterse Türkçe isterse … denilirse şaşmayalım. Yani eksikliğini de çocuk tespit edecek ve ona göre telafi isteyecek bu süreçte.

Evet biz de çocuklarımızın okulda bulunmasını önemsiyoruz. Her bir zaman dilimi kıymetli, sadece öğretim açısından değil çocuklarımızın okul aidiyetleri, sorumlulukları, sosyalleşmeleri açısından da önemli ama bunu tedbirli ve eksiksiz tüm öğrencilere sağlanması için gereğini yapmak şartıyla…

 

Öğrenci katılımı olur mu?

Ders yılının bakanlık eliyle kapatıldığı, sıcak havaların başladığı, çocukların büyük bir kısmının memleketlerine, bir kısmının tarım işçisi anne babaları ile şehir değiştirdiği gerçeği ortada iken çocukların okula geleceğini beklemek hayal olur.

Özel okullar, Kurslar, Kuran Kursları

Tabii ki bu süreçte atılan her adımda, yapılan her açıklamada kendine vazife çıkaran denetim mekanizması olmadığı için süreci kendine yontan ve çevirenleri yani bazı durumların aslında onlara hizmet ettiğini de unutmamak gerekir. Bunu “bakan beyin özel okulu var” gibi klişe ve bence basit bir yaklaşıma da sığdırmadan geniş düşünmek gerekir.   Örneğin özel okulların bu süreçte neredeyse hiç kapalı olmadığını, çocukların uzaktan ya da yüz yüze kesintisiz eğitim aldıklarını, yüz yüze eğitimde bakanlık sadece kurslar açık dediğinde bile kurs adı altında diğer öğrencilere de eğitim verdiklerini, kuran kursu ve hafızlık eğitimlerinin yatılı ya da yatılı olmadan devam ettiğini de hatırlatarak takdiri biraz da kamuoyuna bırakalım.

Sonuç olarak; tüm öğrencilerimizin bir üst sınıfa geçmeleri sağlanmıştır ama bakanlık keyfe keder eğitimde başarılı olduğunu söylese de asıl konusu olan eğitim öğretim sürecini yönetmekte sınıfta kalmıştır.

Maksut BALMUK
Eğitim-İş Genel Özlük Hukuk Sekreteri