26 Şubat 2014

Sarı Sendikacılığın Dayanılmaz Hafifliği

ile Maksut Balmuk

1

Bugün ülkemizde en çok kamu çalışanının ve sendika üyesinin bulunduğu iş kolu eğitimdir. Eğitim iş kolunda  30 civarında sendika bulunmaktadır. Sendikalar; çalışanların özellikle işveren üzerinde etki   yapmak, ekonomik, sosyal ve özlük hakları noktasında kazanımlar elde etmek için kurulan örgütlerdir.  Kamuda işveren genel tanımıyla hükümetlerdir.

Sendika tanımına aykırı olsa da; maalesef bir çok dönemde yer alan bir sendika türü daha vardır ki işverenle el ele kol kola gezerler, etlisine sütlüsüne karışmazlar, işverenden 30 isterler işveren 10 veririm der en sonunda 11’de anlaşırlar ve “bak hükümet 10 önerdi biz 11 aldık diye övünürler.

İşte bu tür sendikalara Sarı Sendika denilmektedir.

Hükümetin siyasi ideolojisinin peşine takılıp çalışanların haklarını ikinci plana atıp, ülke geleceğine yönelik sorumluluklarından ziyade kendi üyelerine kadro yaratmayı önceliğe alır, hükümet desteğiyle büyüyüp, makam dağıtarak prim toplamaya böylece, makam mevki heveslileriyle çoğalmaya çalışırlar.

Emekten yana tavır koymaları gerekirken sendika tanımını “menfaat örgütü” olarak tanımlayıp “menfaati olmayan bize gelmesin” diyebilecek kadar ileri gidebilirler.

Çalışanların hakları için yapılan her türlü eylemden kaçınırlar çünkü kendi üyelerinin hak kaybetmemesi için Allah deyip, Hak deyip başkalarının Haklarını yemekten imtina etmezler.

Hükümet desteği arkalarında olduğu için üyelerinin kayıpları olmaz. Hukuksuz uygulamaların mimarı kendileri olduğundan sesleri çıkmaz. Bazen ses çıkarır gibi yapsalar da bakanlarla fotoğraf çektirip verdikleri pozlardan daha önemli olmaz bu tepkileri.

Mağdur edebiyatıyla başlayan serüvenleri mağdur yaratma icraatlarıyla süslenir…

Bugün yani 26 Şubat 2014 tarihinde TBMM’de görüşülecek Eğitimde;

–          Köklü dönüşümler yaratacak,

–          Okul tanımını sıra ve tahta ile sınırlandıracak,

–          Özel okul için kaynak ayırırken devlet okulunu kaynaksız bırakacak,

–          Binlerce bürokratın görevine son verecek,

–          Öğretmen alımını dahi mülakata bağlayacak,

–          Varı yoğu dershaneleri kapatmak olup onlara her şekilde teslim olacak,

–          Devlet okulu dahi satılabilecek,

–          Yüzbinlerce yöneticinin görevine son verecek

düzenleme için neredeyse herkes eylem yaparken sarı sendika yine ortada görünmeyecek.

Eylem yapanlar da, sarı sendika üyelerini dahi korumaya yönelik eylemsellik sürecine girerken onların bir kısım üyeleri dahi bu eylemi desteklerken yöneticileri fıstık bıyık altından gülecek… (sahi neydi o kuruyemiş)

Gülecek çünkü koltuğunu korumanın yolu olarak görecek bu yasayı. Umurunda değil; insanların hakkı mı yenmiş, memleket elden mi gitmiş, eğitim dibe mi vurmuş…

Gülecek çünkü düzenleme çıkarsa atılacak yöneticileri ya kendine üye yapıp atamasına ön ayak olacak ya da direnenlerin kadro boşaltması için  uğraşıp yerlerine kendinden olanın ya da olmaya meyilli olanın atamasının mücadelesini verecek.

İlk atanan öğretmene getirilecek mülakattan dahi medet umacak, iktidarın verdiği güçle beraber yılların mücadelesi sonucu atanan öğretmen; işinden olmak ya da yandaş olup devam etmek arasında kıstırılmış hissedecek ve bu durumdan dahi istifade edecek…

Daha da ötesi Hak kelimesini ağzından düşürmeyenlerin örgütlendikleri bu çarkta kendi hakkı için mücadele edenlerin dahi yanında olmayarak, Sarı Sendikaya destek olmaya devam edecek zihniyet kazanan olacak, dik durması, eğilmemesi, hakkımdır demesi gereken durumda dahi oturduğu koltukta eğreti oturacak ve bunu içine sindirip ben yöneticiyim diye böbürlenebilecek…

Bu kadar net konuşuyorum çünkü aynı çark(Sarı Sendika) taa 2005’te çaldı kapımı ve “hocam siz gerçekten işini layıkıyla yapan, işine hakim, sevilen bir yöneticisiniz. Gelin bize üye olun sizi bir okula müdür yapalım” diyebilmiştir. Cevabım: “ben bu yaşıma kadar göğsümü gere gere gezdiğim Güngören sokaklarında, kusura bakmayın da bu yaştan sonra Etek giyerek dolaşamam. Ne siz bana geldiniz ne de ben böyle bir teklifi duydum.” olmuştur.

Bugünleri tarih çok iyi yazacak en çok da koltuk peşinden koşanları, koltuk için Sarı rozet takanları, hak hukuk diye yola çıkıp Hak yenilmesine sessiz kalanları, menfaat  diye yola çıkanları… çok farklı ve büyük puntolarla yazacak. O zaman renklerinin Sarı oldukları daha çok açığa çıkacak ve Sarılardan çok Sarıların değirmenine her ne şekilde olursa olsun su taşıyanların Morarmaları tarihte yerini alacak…

Tüm eğitim çalışanlarının haklı davalarında başarı, eylemle verilmek istenen mesajın maksimum iletilmesini diliyorum. Pişkinlikte önde gidenlerin, yolsuzluğu yol yapanların bu sesi duyacaklarını düşünmüyoruz  fakat biz haklı davamızda tüm haksızlıklara uğrayanlar için mücadelemizi sürdüreceğiz.

Saygılarımla…

Maksut BALMUK
Eğitimci Danışman