Öğretmenlerden laf açılmışken atama bekleyen yüzbinlerce öğretmen soruyor: Mülakat kalkacak mı? diye. Ne dersiniz bu noktada.
Evet mülakat kalkıyor. Ama bunu bir müjde olarak değil tehlike olarak bildirmek zorundayım. Öğretmen atamalarında mülakat son kez bugünlerde başlayan 15bin atamada uygulanacak ve sonrasında mülakat olmayacak ama mülakattan beter bir sistem olacak. Öğretmenler KPSS benzeri merkezi sınav engelinden sonra Akademi’ye eğitime gidecekler. 1-1,5 yıl eğitim alacaklar. Orada sınavlara girecekler, başarılı olacaklar ve ancak ondan sonra okula kavuşabilecekler. Eğer akademide başarısız olurlarsa sistem sil baştan işleyecek. Akademiye de kendi illerinde gitseler bile yol parası etmeyecek bir ücret alacaklar. Başka illerde gidecekler ise bir de barınma ücretiyle de karşı karşıya kalacaklar. Kiraya/otele ödeme yapsa yemeğe para yok yemeğe verse yamaya yok misali bir sistemden söz ediyoruz. Akademi sırasında elemeler de olacak ve bu elemelerin neye göre olacağı da tecrübe ile sabit.
Peki atamalarda en çok eleştirilen konulardan biri de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği kontenjanlarının çok olması. Bunun sebebi nedir? Bu kadar alım varken bu kontenjanlar neden dolmuyor?
AKP iktidarları başladığında ilköğretimde bugünkü ilkokul 4. ve 5. sınıflarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisinin yanında İngilizce, Resim, Müzik ve Beden Eğitimi derslerine branş öğretmenleri girerlerdi. MEB bu dersleri sınıf öğretmenleri vermeli doğrusu budur dedi. Yani gerçekten uzmanlık isteyen spor, sanat derslerini sınıf öğretmenleri vermeli derken Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinde branş öğretmenleri vermeli diyebildi.
Okullarda en kadar Din Kültürü Ahlak Bilgisi Öğretmeni varsa neredeyse tamamı müdür ya da müdür yardımcısı yapıldı. Yani okulları iman gücüyle yönetmeye başladık. 75 bin okulun ya müdürü ya müdür yardımcılarının tamamı/birinin yönetici yapıldığını düşünürsek neden dolmuyor bu kadrolar daha iyi anlarız. Bu da yetmedi liselerde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi haftalık 1 saat iken 2 saate çıktı. Bir de 4+4+4 ucube sistemiyle seçmeli dini dersle eklendi (ki seçmeli değil zorunlu seçmeli dersler ilan edildi) ve bu dersler için de Din Kültürü Ahlak Bilgisi öğretmeni normu açıldı. Bunlara artan İmam Hatip okullarını da ekleyince kadronun kapanmasına imkan yok.
Bir de ortaöğretim 3 yıla düşsün, zorunlu eğitim kalksın tartışmaları var. Bu noktada neler söyleyebiliriz?
Bizim sorunumuz liselerin kaç yıl olduğu değil. Bizim nitelikli eğitim için neler yaptığımız, fırsat eşitliği için ne kadar eşit davrandığımızı tartışmamız gerekir. 4+4+4 ucube sistemiyle 5 yıl olan ilköğretim ilk kademe 4 yıla düşürülünce 50 bin öğretmen norm fazlası olur dediğimizde inanmayanlar gerçek ortaya çıkınca kafalarını kuma gömmüşlerdi. Liseler 3 yıla düşürülsün 85bin öğretmen fazlaya düşer. Yani MEB var olan tüm boş kadroları kapatmış olur. Böylece artık atama yapmaya da gerek kalmaz. Bir de 4+4+4 ile sınıf öğretmenlerine Resim, müzik, beden eğitimi, İngilizce başta olmak üzere diğer branşların yolu gösterildiği gibi lise öğretmenlerine de gösterilirse şaşırmamak gerekir. İşte bu kadar basit bir anlayış ve yaklaşım var. Kırk yıllık kani olur mu yani? demeye devam ederiz biz yine.
Liseleri 3 yıldan 4 yıla çıkaran iktidar şimdi de 4 yıldan üç yıla indirerek hangi sorunu çözecek? Liseler üzerinde oynanan oyunlar daha ne kadar devam edecek? Önce alanlar kaldırıldı (Fen, Edebiyat, Matematik…. ) gibi… (örneğin benim mezuniyet diplomamda son sınıfım 6 MAT C olarak yazar).
Yetmedi tüm okullar ya meslek olacak ya da Anadolu denildi ve endistüri meslek, sağlık meslek, adalet meslek, tarım meslek… gibi okullar kağıt üstünde kalktı tabelalar değişti. Bir de üstüne her liseye anadolu ibaresi konulunca eğitimde kalite ve başarı tavan yapacak sanıldı. Hadi bu da yetmez bir de proje okulu icat edelim denildi ve hiç kritersiz okullar proje okulu ilan edilip atamaları da tam bir proje olarak karşımıza çıktı. Bakan kimi isterse atayacak ya da atacak…
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Son olarak eğitimde artık ortak akıl yok, hukuk yok, adalet yok, bilimsellik yok… Eğitimden laikliği, bilimselliği, demokratik yaklaşımı çıkarıp siyaseti, dinselleştirmeyi öncelerseniz sonuç bazıları için belki memnuniyet verici olabilir ama ülke için kayıp olur.
Eğitimi siyasetten arındırmak gerekir. Eğitim gerçek anlamda milli olmalıdır. Eğitim siyaset üstü bir yaklaşımla yönetilmelidir. Bu noktada hiçbir umut maalesef kalmamıştır. Haziran ayında beklenen bakan değişimi dahi anlamsızdır. Kişilerin değişmesinin hiçbir anlamı olmadığı gibi asıl olması gereken anlayış değişikliğidir Anlayış değişikliği için de iktidar değişikliği şart olmuştur. Çünkü aynı deneyi defalarca yapıp farklı sonuçlar beklemek akla da mantığa da uygun değildir.
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…
Maksut Balmuk
Öğretmen, Yazar