17 Nisan 2023

Depreme Hazırlık… (3) (Kamu Binaları)

ile Maksut Balmuk

Depreme hazırlıkla ilgili yazılara başka bir boyutu ile devam edelim. Depremden sonra asker yoktu, AFAD yoktu, Kızılay yoktu… sözlerinin yanında devlet çöktü ya da enkaz altında kaldı sözlerini çok duyduk.

Enkaz altında kalan devlet değil 21 yıldır ülkeyi yöneten hükümetler/iktidardır. Devlet bizim vazgeçilmez çatı örgütümüzdür, cansızdır,  canlı hali hükümettir ve enkaz altında kalarak enkaz altında bırakmıştır. Cumhurbaşkanı bile ilk birkaç gün eksiğimiz olduysa… diye başlayıp helallik istiyorsa bir şeyleri kabul ediyor demektir.

Evet organizasyonumuz, hızlı hareket kabiliyetimiz sıfırdı. Bunun sorumlusu hükümettir. Liyakatsizliktir.

Ülkede 21 yıldır iktidar olanların bizden önce yapılan yapılar, bizden önce yapılan yanlışlar diyerek işten sıyrılamaz.

21 yıldır yönetiyorlar(!) ve 1999 depremleri sonrasında yani bir deprem tecrübesi üzerine iktidara gelmişlerdi. Hem de her şeyi yapabilecek güç ile geldiler.

Kaldı ki kendi iktidarları döneminde yapılan binalar da, hastaneler de hatta Hatay Havaalanı bile çöktü bu depremde.

Keşke daha az uçağımız, havaalanımız, sarayımız, yolumuz olsaydı da yatırımı enkaz altında kalmamak üzerine yapsaydık.

Bir devlet vatandaşını çürük binaya mahkum edemez, üstelik bu binaları para için imar affı getirerek resmi hale getiremez. Getirirse (ki getirdi…) sorumludur bu sorunlu durumdan.  Bedeli helallikle olmaz, bedeli sorumluluk alarak gereğini yapmakla ödenir ama o müessese bizde yok.

Depremde/doğal afette kamu binaları yıkılamaz su basamaz …( Kastamonu Bozkurt’ta selde gördük).

Valilik binaları(bu depremde gördük), hükümet konakları,  adliye binaları, okullar, hastaneler,  yollar, köprüler, tüneller, geçitler, havaalanları, karakollar,  camiler, sağlık merkezleri, oteller, yurtlar, yakıt istasyonları, fırınlar, alt yapı, kanalizasyon, su tesisatı, barajlar, kültür merkezleri, spor alanları… resmi özel kamu hizmeti veren yapılar depremde çökemez. Çökmemeli.

Biraz düşünelim… Bu dediklerimiz bu depremde sağlam olsaydı, güvenilir olsaydı neler neler yapılamazdı ki? Aşevi, barınma yeri, lojistik alanı, sağlık alanı… olarak kullanılamaz mıydı? Daha hızlı hareket, daha hızlı organizasyon yapılamaz mıydı?

Siz 21 yılda bunlara dahi el atamamışsanız, bunları dahi güçlü kılamamışsanız çökmüşsünüz, enkaz altında kalmış, bırakmışsınız demektir.  Bunu asrın en büyük felaketi diyerek atlatamazsınız, böyle bir algıya, cümleye sığınamazsınız…

Bu nedenle bundan sonraki süreçte depreme hazırlık yapılırken tüm özel yapılarla birlikte bu yapıların  ele alınması gerekir. Tüm bu yapılar stratejik öneme sahiptir ve her felakette devletin gücünü hissettirir vatandaşa. Bu da devlete güveni perçinler.

Bu yazımızda her ne kadar kamu özel binalardan bahsettiysek de olası İstanbul depreminde en büyük sorun; Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası hatta 1999 depremlerinde de şehirlere kurulan çadırkent/konteyner kentlerin İstanbul’da kurulamayacak olmasıdır. Çünkü bunun için yeterli alan yoktur ve bu konuda da acil planlama yapılmalıdır. Örneğin kentsel dönüşümlerde bu durum değerlendirilmelidir. Artık aklımızı başımıza alarak, her binaya, her yapıya her işe, icraata şüphe ile bakıp en iyisini en güçlüsünü yapmak zorundayız. Yoksa bedel ödeyen halk, güven yitiren devlet, enkaz altında kalan ve bırakan hükümetler olur. Bu da herkese ve herkesi kaybettirir. Felaketler siyasi görüş, inanç, dil, ırk, yaş, makam, maddi güç… ayrımı yapmaz. Ki yapmadı da.

Maksut BALMUK