26 Nisan 2023

Biz 21 Yılda Aslında Devleti Kaybettik…

ile Maksut Balmuk

KKTC büyükelçisi Metin Feyzioğlu gündemden düşmemişken şimdi de Gaziantep(!) valisinin AKP için oy istediği görüntüler basına yansıdı.

Bir zamanların Erdoğan’a en muhalif eski Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun muhalefet aleyhine söylediği sözlerle gündeme geldi devletin memuru mu AKP’nin memuru mu sorusu? Feyzioğlu KKTC büyükelçisi yani yavru vatanda devletimizi temsil eden kişi. Ama devlet değil AKP temsilcisi gibi konuşuyor. AKP iktidarlarından önce diplomatlarda bir liyakat olurdu ama şimdi liyakat hak getire. AKP’li olmasa da yandaşlığı becerebilmesi yeterli. Her Cuma makara bakara sallayanlar da diplomat oluyor, yabancı ülke vatandaşı da, AKP ye 180 derece dönüş yapan baro başkanı da.

Sadece büyükelçilerle mi sınırlı bu durum? Hayır değil. AKP den önce kamuda her görevlide ben devletin memuruyum düşüncesi olur ve böyle hareket ederdi. Hatta partili olsa dahi dikkat ederdi tarafsızlığına ve maaş aldığı devletin memuru olmaya.

Etrafımıza baktığımızda valiler dahi devletin valisi olmaktan çıkmış durumda, kaymakamlara da sirayet etmiş bu durum. Bakanlıkların il/ilçe temsilcileri(müdürleri) de aynı safta yer almaya başladılar. Tamam sizi AKP iktidarı o koltuğa getirmiş olabilir ama oturduğunuz koltuk AKP’nin değil devletin koltuğu ve maaşınızı da devletten alıyorsunuz.

Eskiden siyasetin mülki amirlere (valilere/kaymakamlara) müdahaleleri hatta talimatları olduğunda çok tartışılır ve mülki amir tavrını koyabilirdi. Hatta bazen bunalan mülki amirler olurdu. Vali Recep Yazıcıoğlu’nun “parti il başkanı vali, vali parti il başkanı olmaz” diye dile getirdiği durumun fiili hali yaşıyor bu dönemde.

Hatta durum daha ileri boyutta ve tüm yöneticiler adeta AKP yöneticisi gibi. Bu durum sadece mülki amirlerle de sınırlı değil. Bazen okul müdüründe dahi rastlıyoruz benzer duruma.

İşte bu yüzden devleti kaybettirdi AKP bize ve sonucu olarak devlete güveni. AKP iktidarlarının son yıllarına kadar müsteşarlar vardı ama o da kaldırıldı ve müsteşarları ne kadar siyaset kurumu atasa da devlet adına iş yapmayı öncelerlerdi. Yani devletin memuru olurlardı.

Bugün Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay , Cumhurbaşkanı tarafından atanan bir memur ama maalesef devletin memuru gibi değil parti sözcüsü gibi davrandı çoğu zaman. Oysa ki siyasi bir geçmişi olmamasına da bağlı olarak devletin memuru olması beklenirdi kendisiden. Cumhurbaşkanlığından maaş alan İletişim başkanı Fahrettin Altun Cumhurbaşkanlığı iletişim başkanı değil, cumhurbaşkanı iletişim başkanı rolünü üstlendi. Yani devletin değil Erdoğan’ın iletişim başkanı.

Gelecek süreçte yani güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişe kadar parti başkanları cumhurbaşkanı yardımcısı olacaklarına göre tabii ki parti mensubiyetleri devam edecek, yani 2018 öncesi kabine (bakanlar kurulu) gibi çalışacaklar ama eminim ki bugün en küçük birimlere sirayet ettiği gibi partizan olmayacaklardır. Çünkü devlet geleneğinden ve işleyişinden gelmektedirler.

2018 öncesi bakanlar meclisten geldikleri için siyasi bir kimliğe sahip olmaları doğaldı ama 2018 sonrası Cumhurbaşkanı tarafından atanan çoğunun siyasi hiç bir geçmişi, parti üyeliği dahi olmayan kişiler olmalarına rağmen tam bir partizan gibi davrandıkları görüldü. Adalet bakanlığı gibi HSK’nın üyeliğini yapan bakanlar bile tarafsızlığı koruyamadı. Hatta Cumhurbaşkanı tek talimatla hepsini milletvekili adayı yaparak siyasi yaptı zaten.

Bu sistemde, daha doğrusu son yıllarda yaşanan bu durumda kaybeden devlet oldu. İktidar değişiminde yani AKP kaybettiğinde çok daha iyi anlaşılacak kaybedilenler ama toplumun devlete inancı, güveni her zaman canlıdır ve kısa sürede yoluna girecektir her şey. Tabii ki Feyzioğlu gibi militan olan kadrolar değişecektir ama intikam saikiyle değil devlet ciddiyeti ve liyakate bağlı olacaktır değişim.

İktidar bu denli partizan bir yapı kurunca ister istemez AKP’li olanlar olmayanlar diye keskin bir ayrışma oluşmuştur ve AKP’li olmayanlara da en azından kafalarda rozetler takılmıştır. Millet ittifakı iktidarında bürokratların tamamı parti rozetlerini bir kenara bırakacaklardır. Devlet işleyişinin bu sistemle devamı mümkün değildir. Bu sistemin tek kişi dışında hiç kimseye faydası olmadığı gibi toplumsal ayrışmanın da kaynağıdır. Oysa ki toplumun ayrışmaya değil birleşmeye, çatışmaya değil uzlaşmaya ihtiyacı vardır.

Maksut BALMUK