Bakanların Bakanlığı Milli İradeye İhanettir…
Bakanların Milletvekili Adayı Olmaları
Seçimin başlangıcında bakanların istifa etmeden aday olmalarının demokrasiyle bağdaşmayacağı, seçimde adaleti zedeleyeceğini ifade etmiş ve bu konuda YSK’ya da başvuruda bulunmuş biri olarak bugün konuşulan bakanların (örneğin Hulusi Akar, Süleyman Soylu…) yeniden bakan olmaları konusu da demokrasi açısından kabul edilebilir değildir.
Son günlerde bir çok siyasi parti liderinden “bakanlar istifa etmeden milletvekili adayı oldular, tüm bakanlık (kamu) kaynaklarını seçim için kullandılar” cümlelerini duyduk. Oysa ki bu liderlerin ya da partilerin bu konuda (bakanlar istifa etmeden aday olmamalılar konusunda) YSK’ya itiraz dahi etmediler. Bu itirazı yapanlar YSK’nın talebi reddettiği kararında var.
Evet YSK itirazı reddetti yani hukuki bir boyut kazandırdı. Unutmamak gerekir ki bir konunun hukuki olması adaletli olduğu anlamına gelmez. Her hukuki kural adildir demek adalet kavramının içini boşaltmaktır.
Bakanların Yeniden Bakan Olmaları
Şimdi de bakan iken milletvekili olan bakan vekillerin yeniden bakanlıkları ya da cumhurbaşkanı yardımcılıkları gündemde.
Seçim takvimi başladığında tüm itirazlara rağmen aday olan Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanlar seçimde milletvekili seçildiler ve şimdi de yeniden bakan ya da cumhurbaşkanı yardımcısı olmak istiyorlar.
Bunun bırakın tartışılması konuşuluyor olması dahi milli iradeye yani demokrasiye ihanettir.
Seçim takvimi başladığında bakanlık makamında idiniz, milletvekili olmak için aday oldunuz ve bakanlığa devam ettiniz. Seçimde adaleti zedeleyecek bir şekilde bakanlık makamının ve bakanlığın tüm imkanlarını kullanarak milletvekili olma mücadelesi verdiniz, halk da sizi milletvekili yaptı. Milletvekili olmanız için size oy verdi. Ve siz seçildikten iki gün sonra milletvekilliğini bırakacaksınız. Bunun anlamı; halkın verdiği oylara, milli iradeye ve demokrasiye ihanet değilse nedir?
O zaman sizin derdiniz milletvekili olmak, halkı TBMM’de temsil etmek değil, Cumhurbaşkanına ve partisine oy kazandırmak ve bunun için bakanlık makamını, kamu imkanlarını kullanmak mı idi?
Seçim sürecinde tüm kamu imkanlarının bakanlar eliyle iktidar partisi lehine kullanıldığını açıkça gördük. Bu, seçimde adalet ilkesine zarar vermiştir. Adalet, eşitlik, demokrasi düşünülmemiştir. Adeta kazanmak için her yol mubah denilmiştir. Bunda da başarılı olunmuş ve kazanılmıştır.
Yapılmak İstenenin Hukuki Durumu
Evet anayasamıza göre Cumhurbaşkanı tarafından milletvekili seçilme yeterliliği olan herkes bakan olarak atanabilir. Atanan kişi milletvekili (TBMM üyesi) ise milletvekilliği düşer.
Yani bakan olmalarında bakan iken cumhurbaşkanı yardımcısı olmalarında anayasamıza göre bir engel yok. Daha önce söylediğimiz gibi “… bir konunun hukuki olması adaletli olduğu anlamına gelmez.”
Kaldı ki burada gerçek anlamda halkın iradesine saygısızlık ve ihanet vardır. Tekrar edelim ki; halktan milletvekili olmak için oy istemiş bir kişi bu oyu alıyor, milletvekili oluyor, millet de ona beni TBMM’de temsil et diye yetki veriyor ama kişi seçildikten 2 gün sonra milletvekilliğini bırakıp bakan oluyor. İşte saygısızlık ve ihanet burada.
Eğer Erdoğan bu kişileri milletvekili adayı göstermeyip (bazı kurmaylarında olduğu gibi) bugün yeniden bakan yapmış olsaydı hiçbir sorun yoktu, halk iradesine de saygısızlık olmazdı.
Hatta milletvekili adayı yaparken ben milletvekili adayı yapıyorum ama seçimi kazanırsam yeniden bakan yapacağım demiş olsaydı da belki bir nebze adaleti sağlamış olabilirdi fakat bugün konuşulan durum hiç adil değil.
Türkiye Cumhuriyetinde bakanlık makamlarını layıkıyla doldurabilecek nice nice liyakatli kişiler vardır. Bu nedenle devleti kişilere mahkum edercesine yaklaşım sergilemek bunu da demokrasiye ve halkın iradesine zarar verecek bir şekilde yapmak demokratik, hukuk devleti yönetim anlayışına, cumhuriyetimize uygun düşmeyecektir.
Maksut BALMUK