MEB’i Kimler Yönetiyor…
Bu konu çok gündeme geldi ama biz yine de ele alalım. En azından manzaraya bir bakalım. Bunu dışarıdan insanlara sorsak;
Bakan, müsteşar, genel müdürler, daire başkanları, il müdürleri, ilçe müdürleri… diye sıralarlar sanırım…
Bakan;
MEB’i tabii ki o yönetiyor aşk olsun yani(!) Biraz sabredin ne demek istediğimizi anlayacaksınız.
Müsteşar mı dediniz?
Haklısınız bakanın en yakın temsilcisi ve bakanlıktaki en yüksek devlet memurudur. Onun etkisi ve etkinliği nedir? Nasıldır uygulamalar gösteriyor.
Bakanlıktaki genel müdürler ve daire başkanları ise çoğunluğu asil bile değiller ve her an görevden alınma korkusu ve görevde kalmak için takla atabilme yeteneği geliştirme mücadelesi içerisinde olduklarını söyleyenler çok mu haksızlık yapıyorlar?
İl Müdürlerinin çoğunluğu ile ilçe müdürlerinin tamamı görevlendirme yani koltukları sakatta ve okul müdürlerini değiştirsinler, istedikleri gibi şekillendirsinler diye sendikaları malum bir sendika yöneticiliğinden İlçe Müdürlüklerine geldiler.
Onların altında şube müdürleri var onların da 1700 tanesinin durumu halen belirsiz. Ha görevden alındılar ha alınacaklar…
Okul müdürlüklerini de sendikal anlayışla şekillendirdiler. Bugünlerde de müdür yardımcılıklarında aynı oyunu oynuyorlar. Bizim sendikaya geç seni idareci yapalım. Ha bu bizden onu koruyalım misali…
Yani eğitimi kadro yönünden yöneten Malum bir sendikadır.
Bakanlıkta diğer birimler ne alemde?
Okul Öncesinde Değerler Eğitimi:
Okul Öncesinde Din Kültürü Ahlak Bilgisi dersleri konulsun diye Şur’a yı kullanmaya çalışanlar daha kararlar yayımlanmadan ortaya çıktılar ve Okul Öncesinde bırakın Din Kültürü ve Ahlak Bilgisini Kur’an Eğitimini içeren programı okullarda değerler eğitimi adı altında okutmaya başladılar. Programı kim mi hazırladı? Talim Terbiye Kurulu mu dediniz? Aşk olsun onlara bırakılabilir mi bu kadar önemli bir konu? Bu programı hazırlayan Anadolu Platformu adında bir sivil toplum örgütü bileşeni…
Talim Terbiye kurulunun işi bu ama dedik ya çok önemli bir konu ve resmi yolla yürütülmesi sakıncalıydı. Aynı durumu Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğünün protokol imzaladığı Hizmet Vakfı’nın tüm kurumlara talimat olarak geçilen Seminer programında da görüyoruz.
Programlar Genel Müdürlükler ya da Talim Terbiye kurulu değil Anadolu Platformu ve Hizmet Vakfı’na emanet.
Osmanlıca programı mı?
Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülük edip en sayın başbakanımızın sahip çıktığı, MEB bakan ve yetkililerinin ise koroluğuna soyundukları Osmanlıca eğitimi başladı bile. Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürlüğü bu işi Hayrat Vakfına havale etmiş ve onlar eğitimlere başlamışlar bile.
Gördüğünüz gibi şura hikaye her şey Şura’dan önce başlamış. Şura kılıf hazırlamak için.
Peki diğer konular?
Mesela yurt işleri, okul dönüşümleri:
Bu konuda da öncü vakfımız TÜRGEV. Hani tapelerde duymuştuk ya MEB bürokratlarına talimatlar veriliyordu, okulların nasıl dönüşeceği, imam hatip liselerinin nasıl şekillendirileceği anlatılıyordu. İşte biz bu noktada tapelerin yalancısıyız…
Mesela Özel Öğretim Genel Müdürlüğü
Bu konu dershanelere ve özel okullara havale edildi desek haksızlık mı ederiz. Bence etmeyiz. Bir inceleyin isterseniz devletin ilk kez verdiği özel okullara teşvik ödeneklerinden en çok hangi okullar almışlar? Bu da bir yana kurumun başına getirilen sayın genel müdür de özel öğretim tecrübesi olan bu kurumlarda yöneticilik yapmış bir kişi. Yani tam kariyer, liyakat gözetilmiş ve işin ehli seçilmiş… Çalıştığı kurumlar 300-400 öğrenci teşviği alırken başka kurumların 3-4 teşvik aldığını söyleyenler kesin münafıklardır…
Sıra da ne mi var? Yardımlar…
MEB’de okul için tek kuruş yardım talep ederseniz anında soruşturmayı yersiniz. Ödenek yok, okulu temizleyemiyoruz, onarım yapamıyoruz derseniz beceremiyorsan terk et cümlesi ile karşılaşırsınız fakat iş hayır işine gelince vakıflara kapılar açılır. Protokoller imzalanır…
Hani son dönemde çok duyduğumuz İHH Vakfı var ya onların “her sınıfın yetim kardeşi var” diye bir yardım kampanyası var. Ulusal değil uluslar arası takılıyorlar ve dünyadaki yetimlerin masrafı için her sınıftan destek bekliyorlar. Evet çok önemli ve hassas bir konu. Bizim ülkemizde de yetimler yok mu? Peki açlar? Hadi bunlar bir yana bu işler neden devlet eliyle yapılmaz da vakıflara havale edilir? Vakıflara havale edilirken neden okullar ve öğrenciler kullanılır? Çünkü THK, Mehmetçik… gibi ülkenin değerli kurumları yıpratılınca onların yerine geçecek kurumlar lazım…
Yardım işi de yine malum bir sendikanın desteğiyle okullara ve vakıflara havale… Dinimizde yardımın lafı bile olmaz ama neredeyse her sınıf için ayrı albüm hazırlanacak… Ya veremeyen çocuklar? Ya bu işe karşı duran aileler? Peki toplananlar amaca uygun mu harcanıyor? Denetimi kim yapacak?
Çok şüpheciyiz ve günah mı işliyoruz acaba? Olur mu canım biz Deniz Feneri ile aydınlandık bu memlekette…
Başka örnek vermek gerekir mi dersiniz? Bakanlığı Genel Müdürler yani bürokratlar ya da sayın bakanımız mı yönetiyor?
Bence kesinlikle onlar yönetiyorlar(!) başka kim yönetebilir ki?
Başka kurum mu arıyorsunuz? O zaman siz Şuraya gidemeyenlerdensiniz. Çünkü oraya gidenler hatta terk edenler kamuoyu ile paylaşıyorlar kimler geldi kimler diyerek…
Tekrar söyleyelim ki Milli Eğitimin en büyük danışma kurulu olan Milli Eğitim Şurası milli eğitime şekil versin diye değil verilen şekillere bahane, onay yaratılsın diye toplandı…
Milli Eğitimde millinin zaten kalmadığını herkes söylüyordu, eğitimin ruhuna el Fatiha okunurken, bir de kimler etkin ve yetkin örnek verelim istedik…
Maksut BALMUK
Eğitim-İş İst.1Nolu Şube Y.K. Üyesi