9 Haziran 2022

MEB Yine Kural Tanımıyor. Kural Tanıyan Öğrencileri Cezalandırıyor.

ile Maksut Balmuk

Bakan ÖZER bir açıklama yaptı ve “12. sınıf öğrencilerimizi devamsızlıktan bırakmayacağız. Tüm öğrencileri devamsızlıkla ilgili sorun olmadan mezun edeceğiz. Hangi dersleri aldıysa hepsinden sorumluluk sınavına girebilecekler. Bizim amacımız öğrencilerimizin kariyerlerine devam edebilecekleri bir mekanizmayı inşa etmek.” dedi.

Bunun anlamı şudur: Bu yıl hiç okula devam etmeyen 12. Sınıf öğrencisi de devamsızlıktan kalmayacak. Bu yıl alması gereken derslerden ise sorumluluk sınavına girecek.

Bir de Orta Öğretim Kurumları Yönetmeliğine bakalım:

Madde 36:

“Devamsızlık süresi özürsüz 10 günü, toplamda 30 günü aşan öğrenciler, ders puanları ne olursa olsun başarısız sayılır.” (özel hastalık vs durumları hariç).

Tam zamanlı kaynaştırma/bütünleştirme yoluyla eğitimlerine devam eden özel eğitim ihtiyacı olan öğrenciler ve özel eğitim meslek liselerine kayıtlı olan öğrenciler hariç olmak üzere devamsızlık nedeniyle başarısız sayılan ve öğrenim hakkı bulunan öğrenciler derslere devam edemez.

“Bu öğrenciler istemeleri halinde bir sonraki eğitim ve öğretim yılında önceki okulunda ayrıldıkları sınıf seviyesinden eğitimlerine devam ettirilir.”

Burada açıkça haksızlık ve hukuksuzluk vardır.

Asla ve asla öğrencilerin devamsızlıktan ya da başka nedenle sınıfta bırakılma(ma)sı gerektiğini tartışmıyorum. Konumuz bu değil. Bu ayrı bir tartışma konusu.

Bakanın bu kararı hukuksuzdur çünkü:

Bakanın böyle bir yetkisi yok. Mevzuat da açık ve net. Yalnız bakan bir genelge yayımlayıp bunu uygulamaya koyacaktır. Bu genelge bile hukuktaki normlar hiyerarşisine göre sakattır çünkü yönetmelikle yapılması gerekir.  Sakat uygulamanın iptali için dava açan olmazsa iptali de olmayacak ve uygulanacaktır.

Milli Eğitim Bakanlığı gibi ülkenin her alanına nüfuz eden bir bakanlıkta hukuksuzluğu kabul edemiyorum doğrusu.

Burada açıkça haksızlık vardır:

Üstelik bu haksızlık okula devam eden, bir yıl boyunca hem okul hem de yüksek öğrenime hazırlanma mücadelesi veren gençlere. Böyle bir kuralı sene başında koyarsanız isteyen okula devam eder istemeyen de evde kalır, özel ders ise özel ders alır, evde çalışacaksa evde çalışır. O zaman okula kimse gelmez denilecektir. Bu da sistemin sorunudur. İşte ben de sistemin yanlışlığını tartışmak istiyorum.

Birkaç örnek verelim yaşanacaklarla ilgili:

Bir gencimiz bir yıl boyunca devamsızlıktan kalır mıyım? korkusuyla okulda idarecilerin kapısını aşındırdı kaç gün oldu devamsızlığım hocam? diye sorarak. Hatta iki gün izin veremez misiniz? deneme sınavlarım var diye yalvardı. Olmadı hastanelerden raporlar almak için uğraştı. Tüm bunlarla uğraşırken üniversiteye  hazırlık çalışmalarından feragat etmek zorunda kaldı. Çünkü ona göre lise diploması olmadan üniversiteye gidilemezdi ve devamsızlığın telafisi yoktu.

Hadi bir başka öğrenciyi daha söyleyelim “devamsızlığı takma kafana devlet nede olsa her yıl af çıkarıyor bu yıl da çıkarır. Sen üniversite hazırlanmana bak” diye devamsızlığı teşvik edildi ve öyle de yaptı, öyle de oldu.

Bir başka öğrencimiz ise “özel okula gidersem, açık liseye kaydolursam devamsızlık sorunum olmaz ve üniversiteye daha iyi hazırlanırım” dedi.

Şimdi burada haksızlık yok mu?  Gençlerimizi  her yıl bakan toto (af gelecek mi gelmeyecek mi?) oynamaya mahkum etmek zorunda mıyız? Kural başta konulur ve herkese uygulanır. Bu kadar net.

Daha vahim bir durumu daha ortaya koyalım:

Öğrenci sene başında (2021-2022 başında) okula devam ederken bir şekilde artık sıkıldım, hastalandım … gerekçeleri ile maksimum devamsızlık sayısı olan özürsüz 10 gün, toplam 30 gün okula gelmeyince artık okula gelme devamsızlıktan kaldın denildi idare tarafından. İdare yönetmeliği uyguladı ama öğrenci ne bilir yönetmelik? Öğrenci şimdi sormaz mı:  hocam hani devamsızlıktan kalmıştım? Ve eklemez mi: Siz beni Aralık ayından beri okula almıyorsunuz. Bana haksızlık yaptınız.

Tabii ki diyecek ve hakkıdır da. Şimdi bu çocuğun ilk dönem okula devam ederken girdiği birkaç sınav varsa onlara göre o dersi geçecek ya da o dersten kalacak hiçbir dersten sınav notu almamışsa o dersten kalmış sayılacak ve sorumluluk sınavına girecek.

Peki sorumluluk sınavı ne zaman?

Yönetmeliğe göre: “…. birinci dönemin ilk haftası, ikinci dönemin ilk haftası ile son iki haftası içerisinde… yapılır. En yakın sınav Eylül’de yani üniversite yerleştirmelerinden bile sonra. Tabii ki bakan bey yeni bir yönetmelik ihlali yapıp yeni bir sınav açmazsa.

Tekrar söyleyecek olursak mesele gençlerin sınıf geçip kalmaları değil mesele sistemsizlik, hukuksuzluk ve haksızlık. Biz (yetiştirmede rolü olanlar (bakan, öğretmen… )) adaletli olmadıktan sonra yetiştirilenden adaleti hangi hakla bekleyeceğiz?

Hukuksuzluğun hakim olduğu yerde adalet sağlayamazsınız. Adalet hukuk kurallarının uygulanması ile mümkün olup herkese, her şartta uygulanması gerekir. AKP iktidarlarında alışkanlık haline gelen yarış başladıktan sonra kural değiştirme ya da kervan yolda dizilir yaklaşımı ile adalet sağlanamaz. Aksi halde mağdur olanlar ; haktan, hukuktan, adaletten yana olanlar, hukuk kurallarına riayet edenler olur.

Maksut BALMUK
Eğitimci Yazar

2021 yılında da aynı konu gündem olmuş ve aşağıdaki cümlelerle ele almıştık.

“MEB 12. sınıf devamsızlık adaletsizliğine çözüm bulmalıdır
MEB ortaöğretimde okuyan son sınıf öğrenciler için her yıl devamsızlıkla ilgili af niteliğinde bir yaklaşım sergilemektedir.

MEB ortaöğretimde okuyan son sınıf öğrenciler için her yıl devamsızlıkla ilgili af niteliğinde bir yaklaşım sergilemektedir.

Bu yıl da bu yönde bir talimat yazıldığı basında yer almıştır.

Mevzuata aykırı bir uygulama yapılmakta fakat gençlerin geleceği söz konusu olduğundan kimseden aleyhte ses de çıkmamaktadır.

Lise son sınıf öğrencileri devamsızlıktan sınıfta kalma ile karşı karşıya kaldıklarında her yıl kurtarıcı olan Milli Eğitim Bakanlığı olmakta ama burada tukaka duruma düşen öğretmen ve yöneticiler, mağdur olan ise mevzuata, öğretmenine, idarecisine güvenen inanan yani kurala uyan öğrenciler olmaktadır.

Devamsızlık sınırı bellidir. Hatta özürlü ve özürsüz diye iki kategoriye ayrılmıştır.

Okul idareleri ve öğretmenler öğrencileri devamsızlık konusunda uyarmaktadırlar. Sınırı ve sonuçlarını söylemektedirler. Devamsızlıktan kalan öğrenci başka bir duruma bakılmaksızın sınıf tekrarına kalması gerekmektedir. Öğrenci her defasında öğretmen ve idarecilere geçen yıl af çıktı bu yıl da af çıkar mı diye sormaktadırlar.

Bazı idareciler belki risk alıp kesin çıkar demekteler, bazıları ise temkinli davranıp çıkmama ihtimaline karşı uyarılarda bulunmaktadırlar.

Öğrenci ve veliler de buna göre ya risk almakta ya da kurala uymaktadırlar.

Bir öğrenci yıl boyu neredeyse okula uğramamakta bu sürede özel ders, kurs… vs ile üniversite sınavlarına hazırlanmakta diğer öğrenci ise sadece sınırlı sayıdaki devamsızlığını milim milim hesaplayıp okula gelmekte okul, kurs, özel ders … arasında mekik dokumaktadır.

Bakanlık af çıkardığında haksızlığa uğrayan maalesef milim milim hesap yapıp okula gelen öğrenci olmaktadır. İki türlü mağduriyeti söz konusudur: birincisi devamsızlık hesabı için harcadığı zaman ve yaşadığı stres ikincisi ise üniversite sınavına hazırlanmak için okul dışında yapacağı çalışmaya zaman ayıramamaktan (daha az zaman ayırmaktan) kaynaklı stres ve kayıplar.

Bakanlık kalıcı çözüm bulsun

Bu nedenledir ki bakanlık bu işe artık kalıcı bir çözüm bulmalıdır. Öğrenciler arasında böyle bir sorunu yaratmamak bakanlığın asli görevidir. Her yıl gençleri bu tür ikilemlere sürüklemek, strese sokmak doğru bir yaklaşım değildir.

Evet son sınıf çok önemlidir. Öğrenci sınava hazırlanmak istiyor. Hakkıdır. Yılların emeği boşa gitsin istemez fakat bakanlığın koyduğu kurala göre davranmanın adeta suç olduğu bir sistem olabilir mi?

Öğretmenleri, idarecileri ve öğrencileri mağdur eden bir anlayış kabul edilebilir mi?

Bu konuda MEB kesin kural koymalı bunu sene başında öğrencilere duyurarak kesinlikle af çıkmayacağı, esneme olmayacağı anlatılmalıdır. Öneri olarak;

– Son sınıfta devamsızlık süresinin uzatılması,

– Devamsızlıktan/başarısızlıktan kaldığı için kazandığı üniversiteye kayıt yaptıramayan öğrencinin kazandığı bölümün bir yıl sonra liseden mezun olmak şartıyla saklı tutulması bir yıl kaybı göze alması gibi bir yöntemin seçilmesi, yani bir yıl mezuniyet için kayıt dondurma gibi bir yöntemin seçilmesi,

– bir yüksek öğrenim programına yerleşen öğrenciler için sınav hakkı, devamsızlık muafiyeti verilmesi, bu durumda da öğrenci istemediği yer olsa da kayıt yaptırabilir fakat sonraki yıl puanında düşüş olacağından ikilemde kalacaktır.

Bunlar tabii ki konuşulabilir, geliştirilebilir önerilerdir. Mevcut durumun çok adil olmadığı da açıktır.”

Maksut BALMUK

Kaynak: Memurlar.Net