22 Nisan 2013

MEB, her geçen gün sıkışıyor

ile Maksut Balmuk

Her geçen gün MEB’in aleyhine işliyor MEB ise yerinde sayıyor. Bir yönetmelik çıkarıldı (yönetici atama) ortalık ayağa kalktı. Şimdi de aynı mantaliteyle ve kadroyla öğretmenlerle ilgili yönetmelik düzenleniyor. Korkarız asıl kıyamet şimdi kopacak.

Her geçen gün aleyhte işliyor çünkü;

Okul Dönüşümleri ve Öğretmenler:

Mayıs ayında öğretmenlerin yer değiştirme süreçleri başlayacak.Okullarındönüşümleri tamamlanmadan bu işi yapmak mümkün değil. Dönüşümler tamamlansın   talimatı verildi fakat kamuoyu tepkisi bir bir geri adım attırıyor. Dönüşen   okullar açıklandıkça veli tepkisi oluşuyor ve belirlemeler değiştiriliyor. Bir   çok yerde keyfi dönüşümler yapıldı. Müdürünün kim olduğundan, hangi sendikaya   bağlı olduğuna gibi eğitimle uzaktan yakındanilgisi olmayan kriterlerle okullar   belirleniyor. Aynı mahallede arka arkaya 3 okulun aynı türe dönüştüğünü görmek   mümkün. Özellikle büyükşehirlerde.

Bu noktada bakanlığın asıl niyeti bu yıl kademelendirme yapmadan maksimum dönüşümü yapıp  gelecek yıla bırakmamak.

Dönüştürmezse (kademeli yaparsa) veli tepki vermiyor fakat bu kez de öğretmen sıkıntısı başlıyor. Örneğin dönüştüğü için  gelecek yıl 3 tane 8.sınıfı kalacak bir ortaokulda normlar düşecek ve bazı öğretmenler norm fazlası olurken bazı alanlarda norm kadro dahi kalmayacaktır. Bu durumda okulda kalan öğrenciler mağdur olacaklardır.

Tümden dönüşümü yaptığında da bu kez öğretmen ve velinin tepkisi başlıyor. Özellikle veli benim çocuğum 7 yıl burada okudu 8.yılında neden gönderiyorsunuz diyor.

MEB bu noktada da köşeye sıkışmış durumda.

Bu noktada MEB, dönüşen okulun öğrencisi gitmişse öğretmenin de isteğini alıp gitmesine olanak sağlamalıdır. Bu öğretmelerin daha önceki okullardaki hizmetleri de yer değiştirmede değerlendirilmelidir. Yeni düzenlemelerde bu durumunda gözden kaçırılmaması gerekir. Eski düzenlemede var olduğu halde zaman zaman sorun yaşanan konular açıklığa kavuşturulmalıdır.

MEB daha doğrusu İl MEM’ler dönüşüm sonuçlarını açıklayamıyorlar çünkü gelen ve gelecek tepkilerden korkuyorlar. Bu işi yaz dönemine bırakmak böylece veliler tatilde iken bu işi çözmek niyeti var fakat bu da mümkün değil çünkü birinci sınıf kayıtları 01Haziran’da başlayacak.

Alan Değişikliği:

Öğretmen atamadaki bir başka sorun ise bakanın alan değiştirenlere başvuru hakkı verip isteyenleri yeniden eski branşlarına geçiş olanağı vereceğiz beyanı. Bu beyanın arkasında koşulsuz durmak çok da kolay değil. Buradan umut bekleyenlerin asıl dikkat etmeleri gereken üç konu vardır:

1-    Değişikliğin daha önceki alana dönüş şeklinde olup olmayacağı,

2-    Alan değişikliği için süre şartının koyulup koyulmayacağı. Örneğin bir yıl çalışmış olmak denilip denilmeyeceği.

3-    Alan değişikliğinin ne zaman yapılacağı? Yer değiştirme ve ilk atamalardan önce mi sonra mı?

Burada MEB’in  alan değişikliği için süreye olmasa da alan yönünden kısıtlamaya gideceği görülüyor. Örneğin Fizik Mezunu iken sınıf öğretmeni olarak atanıp yıllarca sınıf öğretmenliği yaptıktan sonra geçen yıl Fizik/Fen ve Teknoloji Alanına geçen öğretmene yeniden sınıf öğretmenliğine dönüş hakkı  verilmeyecektir. Bu öğretmenlerin TTKB kararı gereği mezuniyetlerine bakılacaktır.

Buradaki sorun aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık misalinden de derindir. Bu işin bir de ilk atama boyutu var. Atama bekleyen sınıf öğretmenleri alan değişikliği ile kadroları yeniden dolarsa kontenjan verilmeyecek kaygısı taşıyorlar.

Norm Kadro:

MEB’in köşeye sıkıştığı konular bunlarla da sınırlı değil. Norm kadro düzenlemelerinin de Haziran’da yapılmak zorunluluğu var. Burada da dönüşüm devrede. Çünkü dönüşümler tamamlanmadan norm kadro belirlemek anlamsız.

Liselerin Dönüşümü:

Liselerin de tamamı dönüşecek Genel Lise kalmayacak denildi (2010/30 nolu genelge) süre daraldı. Dosyalar bakanlığa kadar gitti bakanlıkta tık yok. Akademik yapacağız, yapmayacağız derken ortada bir şey yok. Ne bitmez çalışmalarmış bunlar.

Uzman Öğretmenlik:

Memurlar.Net editörü Ahmet KANDEMİR konuları detaylı   olarak ele almıştı. Çok da güzel ve yerinde tespitlerle. Orada unutulanlardan   bir tanesi de Uzman Öğretmenlik. MEB gerçekten utanılacak bir duruma dönen bu   konuyu da çözmelidir. Uzman öğretmenliğin en önemli esprisi ödenen 100-120 TL   arası ilave para. Ne uzman olan neyin uzmanı olduğunu biliyor ne de olmayan   neden olamadığını. Bakanlık bu konuda açılan her davayı kaybediyor. Öğretmen   şu anda yüksek lisansı tamamlayıp dava açtığında hukuki boşluk nedeniyle kazanıyor   ve MEB hem uzmanlık hakkı veriyor hem de mahkeme masrafını. Yani çifte   zarar. MEB işe kestirmeden bakarak 7 yılını dolduran tüm öğretmenlere uzman   öğretmenlik için ödenen, 15 yılını dolduranlara da Başöğretmenlik için ödenen   ek ödemeyi vermelidir. Yapılacak kanun değişikliğinde de bu işin adının Uzman   yada Başöğretmen olmasına son vermelidir. Bir insanın bir konuda uzman olması   için o konuya hakimiyetinin de ölçülmesi gerekir. Mevcut sisteme göre uzman   olan öğretmenlere alanlarında tek bir soru ya da alan yeterliliği ile üretimine   ilişkin tek bir kıstas değerlendirilmemiştir.

Doğuda çakılı kalan öğretmenler:

Mevzuatta da yer alması gereken bir başka husus ise yıllarca gelişmekte olan yerlerde çalışmakta olup, eş, öğrenim ya da dayılara dayalı sebeplerle yerlerini değiştirmeyen haklarına razı olup puanla atanmayı beklerken bir türlü memleketlerine atanamayanların sorunlarını azaltmak. Maksimum yer değişikliği için tedbir almak. Bu konuda defalarca ele aldığımız önerilerle hem o bölgeyi teşvik etmek hem de mağduriyetleri gidermek.

Uzun lafın  kısası MEB’de zaman daralıyor merkez teşkilatı uyuyor. Taşra teşkilatı ise bir sağa bir sola savruluyor sahip çıkanı ya da yol göstereni olmadığı için. (üstten bir şey gelmiyor ki alt çalışabilsin.)

MEB’in Asıl Sorunu:

MEB’deki en önemli sorunun insanların (öğrenci, veli, öğretmen, hizmetli, bürokrat…) geleceğini görememeleri, plan yapamamaları ya da devlete güvenerek yaptıkları planlarda hüsrana uğramaları…

Bakan AVCI’dan tek beklenti gelenin gideni aratmaması ve kaybolan güven, samimiyet ortamının oluşturulması idi. Bu noktada sendikasından, öğretmenine, öğrencisinden velisine hiçbir eğitim paydaşı kendisinden uzak durmayacak, ezilme pahasına da olsa taşın altına elini sokacaktır. MEB’de akil insan aramaya da ihtiyaç yoktur çünkü MEB’in 800bin akil eğitimcisi vardır. Onlara inanç, onlara güven ve  samimiyet her sorunu çözmeye yetecektir. Bu kadar yıpratılmış, incitilmiş ve karamsarlığa itilmiş bir ortamda bunu sağlamak marifet ister, yürek ister her şeyden önemlisi zaman ve sabır ister…

Saygılarımla…

Maksut BALMUK

Eğitim Yöneticisi

Memurlar.Net - ÖzelYAZININ KAYNAK LİNKİNE ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ…