10 Kasım 2022

Her Konuyu Yasalara/Anayasaya Koymak Doğru Değildir

ile Maksut Balmuk

Anayasa Bakkal Defteri Değildir…

Son günlerin tartışma konusu türban meselesi maalesef ana muhalefet partisi CHP tarafından gündeme getirilmiştir. Konu yıllardır sığ sağ siyasetin malzemesi olmuştur. Bu malzemeden en çok yararlanan da AKP’dir desek yalan olmaz. Ülkede başörtüsü diye bir sorun yokken bu konu sorun haline getirilmiş ve sürekli bu konu üzerinden siyaset yapılmıştır. AKP iktidarı 2002 yılında iktidar olduğu halde 2013 yılına kadar bu konuda tek bir adım atmamış fakat konuyu da gündemden düşürmemiştir. Konunun çözümü için yönetmelikte yapılacak küçük bir değişiklik yeterli iken bu konuda 2013’e kadar beklenmiştir. Bu konunun mimarının FETÖ olduğu da bir kenarda durmaktadır. Ülkemizde kadınlarımızın inançları gereği taktıkları başörtüsü neredeyse asırlar sonra evrilmiş türbana ve türban sorununa dönüştürülmüştür. İktidarının 11. yılında AKP; (2013 yılında) yaptığı yönetmelik değişikliği(bakanlar kurulu kararı) ile yönetmelikteki “baş daima açık” ibaresini temel alan bir cümle 1982 model yönetmelikten çıkarmıştır.

Bu süreçten bugüne iktidarın zaman zaman nemalanması hariç türbana ilişkin konu gündemde dahi yer almazken CHP liderinin yasal alt yapı oluşturalım, konuyu yasaya koyalım, yönetmelikle kalmasın, yönetmeliği gelen bir iktidar (eskiden bakanlar kurulu yeni sistemde ise Cumhurbaşkanı) değiştiremesin, üst norm olan kanuna konulursa en azından bir kişi değil meclis değiştirebilsin mantığıyla yaptığı bence siyasi çıkış konuyu tekrar tozlu raflardan indirmiştir.

Hal böyle olunca AKP lideri de bir gol atmaya çalışmış ve konuyu anayasaya koyalım çıkışı yapmıştır. Anayasa’ya koyarken de fırsat bu fırsat bir kaç madde daha ekleme yolunu seçmiştir.
Bir yönetmelikle çözümü mümkün bir konunun yasalarda yer alması ne kadar yanlış ise anayasaya konulması daha büyük bir yanlıştır. O zaman her konuyu (uyulup uyulmadığı da tartışmalı olan) anayasaya koymak gibi bir durum ya da yarış ortaya çıkar ki bu yasaları hatta anayasayı bakkal defterine çevirir, devlet ciddiyetini zedeler.

AKP benzer bir uygulamayı 2012 de çıkardığı 4+4+4 yasası ile 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununa eklediği “Ortaokul ve liselerde, Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin hayatı, isteğe bağlı seçmeli ders olarak okutulur. “ fıkrası ile yapmıştır. Laik, sosyal hukuk devleti olduğu Anayasa’sında yer alan devletimiz Türkiye Cumhuriyetinde böyle bir düzenleme olması tamamen siyasi ve yanlış bir yaklaşımdır. Bu düzenleme ile isteğe bağlı seçmeli denilen ders tüm seviyedeki okullarda adeta zorunlu seçmeli hale gelmiştir. İktidar yönetmelikle hatta talim terbiye kurulu kararıyla yapabileceği bir düzenlemeyi konuna koymuştur. Bu maddeyi de düzenleyen 4+4+4 yasası mecliste görüşülürken istanbul’da aynı masa etrafında yasayı tartıştığımız CHP liderinin yasalarda olması doğru olmayan bir konuyu böylece gündeme getirmesi şaşırtıcıdır.

1980 darbe döneminde çıkarılan mevcut Anayasa’nın 24. maddesinde yer alan “…Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır.” maddeside anayasasının laik, sosyal hukuk devleti temel ilkesine aykırıdır hatta çelişkilidir. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan laiklik ilkesini dinsizlik olarak lanse eden anlayışın ürünü ve sonucudur.
İşte bu hükümler ne kadar yanlış ise CHP tarafından yasal AKP tarafından anayasal güvence gelsin denilen türban konusundaki hareketler de yanlıştır.

Tekrar ifade etmek gerekir ki bu konular yasaların ya da anayasanın değil daha alt normların konusudur. Bugün gelinen noktada bugün iktidara yakın hiçbir partinin gündeminde türbanı tekrar yasaklamak olmadığı hatta siyaseten olamayacağı açık iken bazı kesimlere anlatmakta zorluk çekilmesinin yansımasının çözümü bu olmamalıydı.
Evet yasalar hatta anayasa bakkal defteri değildir ve her konu yasalara bağlanamaz. Bağlanırsa bu işin sonu gelmez, önü alınamaz.
Ve siyaset bugüne kadar olduğu gibi bugün de bu konuların üzerinde tepinmeye devam eder hatta daha ileri giderek bu konuyu başkaca maddelerin de aracı yapar. 2010 referandumunda olduğu gibi kendine yetmez ama evetçi bir alan açar.

Maksut BALMUK
Öğretmen, Yazar