24 Ağustos 2022

614 Bin Öğretmen Ayakta

ile Maksut Balmuk

Yıl 2004 AKP iktidarının ilk yılları. 1739 ile 657 sayılı yasalarda değişiklik yapıldı ve öğretmenlere Baş/uzman öğretmenlik unvanları getirildi. Ekonomik olarak da o günlerde altı sıfır atılmadığından 73 milyon (73.000.000) TL, bugün ise 633 TL ek ödeme söz konusu.

O dönemde de iktidarda AKP vardı. Milli Eğitimin Bakanlık koltuğunda ise Hüseyin ÇELİK. Meclise geldiğinde yapılan itirazlar ile savunma cümleleri bugünden farklı değildi. Hükümet kanadı adeta reform yapıldığını, mesleki gelişimin artacağını, öğretmenlik mesleğinin itibarının iyiye gideceğini, uzman öğretmenlik başöğretmenlik unvanlarının eğitime de katkısının olumlu olacağını söylerken, muhalefet kanadı öğretmenlere apolet takılmasının kabul edilemez olduğunu, öğretmenleri ve öğretmenler odalarını ayrıştıracak, öğretmenlik mesleğine zarar verecek bir uygulama olduğunu savundular.

2005 yılında ilk sınav yapıldı ve 2006 yılında ilk unvanlar verildi. Anayasa mahkemesinin özellikle unvanlar için kota konulmasının (uzman öğretmenlik için kadronun %20, başöğretmenlik için %10’u) eşitlik ilkesine aykırı olacağı gerekçesiyle iptal kararı çıkması üzerine konu rafa kaldırıldı.

İktidar 2006 yılından 2022 yılına kadar bu konuda tek adım atmadığı gibi muhalefetin kanun tekliflerini de görmezden geldi. 16 yıl boyunca konu öğretmenlerin gündeminde idi çünkü ek olarak verilen ödenekten haklı olarak yararlanmak istiyorlardı. 16 yılda on binlerce lira kayıpları söz konusuydu. Tekrar söylememiz gerekirse onlar da uzman/başöğretmen olmak değil ek ödemeden yararlanmak istiyorlardı.

16 yıldır sistemde var olan onbinlerce (2006’da yüzbinin üstünde idi) uzman öğretmen ile diğer öğretmeler arasında mali fark dışında en küçük farklılık yoktur. 16 yıl göstermiştir ki bu unvanlar anlamsızdır. Bu unvanlar kullanılsın şeklinde bakanlıkça talimat ( genelge ) yayımlandığı halde (birkaç unvan sevdalısı hariç) kullanan yoktur hatta özellikle imtina edilmektedir.

Çünkü yapılan iş bakımından da, yetki ve sorumluluk bakımından da farklılık olmayan bir uygulama söz konusudur. Bu kadar uzun süre sınanmış bir sistemi yeniden gündeme getirmek akla da bilime de uygun değildir. Kaldı ki bu unvanlar için yapılan sınavlarda da sınav muafiyeti getiren lisansüstü eğitimde de öğretmenlerin alanları ile ilgili bir zorunluluk da söz konusu değil. Yani bir Matematik öğretmeni başka alanda da yüksek lisans yapsa sınavdan muaf olabiliyor ya da gireceği sınavlarda tek bir Matematik sorusu ile karşılaşmıyor.

Konu ile ilgili; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uzman öğretmenlere 1.000, başöğretmenler 2.000TL ek ödeme yapacağız sistemi yeniden meclise getiriyoruz demesiyle düğmeye basıldı ve yeni yasa çıktı.

Öğretmenler 400-500 sayfalık PDF dosyasından kendi alanları (Matematik, Fizik, Kimya, Türkçe ….) ile hiç ilgisi olmayan konulardan sorumlu tutulacaklar ve sınava girecekler.

Sorun aslında sınav da değil. Sorun öğretmenlik mesleğinin onuru. Öğretmenlerin ayrıştırılmaması. Bakanlıktan gelen sınavı yapmak zorundaydık, öğretmeni ölçmemiz lazım, sınav kolay olacak, sınav yapmayacaktık ama sendikalar ayağa kalktı şeklindeki söylemler öğretmenleri daha çok üzdü ve halen aynı yolda devam ediliyor. Evet bakanın sınavı iptal etmek gibi bir yetkisi yok. Konu TBMM’nin konusu fakat bu sözlerin sarf edilmesinin de izahı yok. Hiçbir bilim insanı diyemez ki (bakan bey de bilim insanı) bu sistem ile öğretmenlik mesleğinin niteliği artacak. Bugüne dek konuştuklarımdan da elde ettiğim ve 16 yıldır takip ettiğim sistemi de düşündüğümde bunu söyleyebilecek bir insanı bulmak kesinlikle imkansız.

Hal böyle olunca yaz sıcağında öğretmenler daha çok terlemektedirler. Bunun en büyük müsebbibi yasa çıkarken TBMM’nin kapısından girmeyen, sürece müdahil olmayan bakan başta olmak üzere iktidardır. Öğretmenler basının yanı sıra sosyal medyayı da yoğun bir şekilde kullanıyorlar ve ♯MEBitibarımadokunma, ♯öğretmenlerayakta… gibi hastag’larla her gün yüzbinleri aşıyorlar.

Siyasi partilerin gündemine de oturan konu için sendikalar da ayakta ve bir bir eylem takvimleri açıklanıyor. Eğitim-Sen basın açıklamaları ile mesaj verdi. Türk Eğitim-Sen son dönemde sesini arttırdı. Hükümet yanlısı diye bilinen yetkili sendika Eğitim-Bir-Senfarklı farklı sesler çıksa da karşı çıkar noktaya geldi. Eğitim-İş başlangıçtan beri sadece sınavın değil getirilmek istenen kariyer sisteminin kaldırılmasına yönelik tepkisini ortaya koydu ve yasa meclise geldiğinde de meclis kapısındaydı. Şimdi de 31 Ağustos’ta başlayacak Burdur, İzmir, İstanbul, Samsun, Diyarbakır illerini kapsayacak eylem planı açıkladı. Ve sadece kariyer sisteminin iptalini değil Öğretmenlik Meslek Kanunu başta olmak üzere öğretmenlerin ekonomik ve özlük hakları için sahaya iniyorlar. Sendikalar bir bir iş bırakma (grev) eylemlerine hazırlanıyorlar. Hatta tüm sendikaları ortaklaştırmaya çalışıyorlar.

İktidar kanadı ise halen topu çevirmekle meşgul ve net bir açıklama gelmiş değil. Ek ödeme kıdem esaslı verilebilir buna hiçbir itiraz yok fakat öğretmenleri ayrıştıracak uygulamaya herkes karşı durmalı. Erdoğan’ın dahi eğitimde başarılı olamadık sözleri ortadadır. Buna rağmen; 20 yılda çok büyük darbeler alsa da, geriye gitse de eğitimi ayakta tutan öğretmenlerdir. Öğretmenlik mesleği biterse eğitim biter, eğitim biterse ülke biter…
Erdoğan’ın “Öğretmenlerimizin 60 yıllık büyük özlemi olan meslek kanunlarının çıkmasıyla birlikte uzman ve başöğretmenlik kadrolarına 614 bin 446 başvuru oldu.Sınava girecek tüm öğretmenlerimize şimdiden başarılar diliyorum.” Şeklindeki açıklamasına Kılıçdaroğlu’dan “Erdoğan, rencide edici sınavı kabul etmeyen öğretmenlere aba altından sopa göstermiştir. Sevgili Öğretmenler, bu ülkenin gözbebeği sizlersiniz. Korkarsanız, ezilirsiniz. Bu muameleye eyvallah ederseniz, ezilirsiniz. Son çağrım, bu sınava girmeyin! “ mesajı geldi.
Öğretmenler ise hep bir ağızdan Erdoğan’a cevap vererek “biz de size sandıkta başlarılar(!) diliyoruz şeklinde mesaj vermektedirler.

AKP iktidarı döneminde öğretmenlik ya da eğitim için çıkarılan hiçbir yasanın eğitim ya da öğretmenlik mesleğine yararı olduğunu söylemek çok zor. Çıkarılan her yasa tartışma konusu olmuş ve kabul görmemiştir. AKP dönemindeki bakanlar da aynı şekilde hareket etmişler ve Hüseyin ÇELİK en uzun süre bakanlık yaparak en uzun süre zarar veren, Ömer DİÇER koltukta az kalsa da mesleğe az zamanda büyük zararlar veren, müsteşar Yusuf TEKİN iki bakanla çalışsa da çok bakanla, bakan olmadan zarar veren olarak tarihe geçmişse de son bakan Mahmut Özer’in yasaya müdahil ol(a)mamasının yanında son dönem sözleri ve tavırları ile çok kısa sürede büyük zarar vermeyi başaran konumunu alacağı görülmektedir. Diğer bakanları hiç saymıyorum çünkü varlıkları ile yoklukları çok anlaşılamadığı gibi günü kurtardılar desek yeridir.

Bakanlık kotluğunun sallantıda olduğu hatta halefin kim olacağının dahi konuşulduğu bu dönemde öğretmenlerin dilindeki cümle “gelen gideni aratır” noktasında olup bakanlık koltuğundan değil kendi güçlerinden umut beklemektedirler.

Öğretmenlik Meslek Kanunu ile getirilen kariyer sistemi 2004 yılında getirilen ve bugüne kadar eğitime hiçbir olumlu katkı sunmayan sisteme benzemekte olup Einstein’ın “aynı deneyi yapıp farklı sonuçlar beklemek ….” minvalindeki sözünü tescillemeye gerek yoktur. Tarih zaten tescillemiştir.

Sonuç olarak sadece sınav değil sistemin tamamı kaldırılarak öğretmenlere kıdemlerine göre Cumhurbaşkanının açıkladığı ek ödemelerin koşulsuz verilmesi ve 16 yılda ortaya çıkan adaletsizliğin giderilmesi artık kaçınılmazdır.

Maksut BALMUK
Öğretmen Yazar